22 Şubat 2009 Pazar

oscar nerde kaldın...

yeni haftaların sıkıntısı herkesi sarmışken sabaha kadar oscar heykelciklerinin kime gideceğini beklemek de pek çekici gelmiyor. alan alsın gitsin.. ne olacak ki. zaten kazananlar, o kadar almak için ağladıkları 24 ayar altın heykelcikleri satamıyorlarmış bile. zor zamanlar için yatırım olması gerekirken aslında hiçbir yatırım vizyonu olmayan bir altın heykelcikle eve dönmek sinir bozucu olmalı. üstelik, o kadar da kırmızı halıda dolanıp dönenip boy boy pozlar vermek için bissürü giyim kuşam masrafı edilmişken... o kadar da sahnede ağlama nöbetleri geçirip uzuuun uzuuun teşekkür etmişken. her sinema ödülünde oluyor mu bu seremoni yoksa aslında gene taklaya mı geliyoruz.. herkes aslında spotların parlaklığından ödüllerin bu kadar şişirilmesinden dolayı mı bu kadar zahmete giriyor. yapımcıların en büyük hayali olduğunu biliyoruz bu durumun tai. ama yoksa her oyuncu, yönetmen senaryo yazarı veya görüntü yönetmeninin içinde aslında bir pembe rüya mı, zaten esas adı Merit ödülleri iken nasıl ve kim tarafından oscar dendiği bilinemeyen ödül... 

kedi gibi olmak lazım hep kıvrılıp uyunucak kucağı seçmek ve ötesiyle hiç uğraşmamak, yorulmamak.. mümkün mü insani bünyede böylesi. asla. hep peşinden koş, bişeylerin arkasına takıl ve kendine bir his bul. iyi, kötü, eğlenceli ya da dramatik olsun.. ama hep hisli olsun. 

bayılıyoruz... hazır mı mendiller efenim...
and the oscar goeess too..!


Hiç yorum yok: